ALLAHÜMME SALLİ ALA SEYYİDİNA MUHAMMEDİN VE ALA ALİ SEYYİDİNA MUHAMMED

Hadis-i Şerifler-3


“Hiç ölmeyeceğini zanneden kimse gibi (dünya için) çalış.
Yarın öleceğinden korkan kimse gibi de (dünyâdan) sakın.”
(Hadîs-i şerîf, Beyhakî, Sünen-i Kübrâ)

“Âdemoğlu, Kurban Bayramı günü Allah için kurban kesmekten daha sevimli bir iş yapmış olamaz.”
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Tirmizî)

“Sıla-i rahim (akrabayı gözetmek ve ziyâret etmek), güzel ahlâk ve iyi komşu memleketleri imâr eder ve ömürleri artırır.”
(Hadîs-i Şerîf, Suyûtî, el-Câmiu’s-Sağîr)

“Muhakkak Allâhü Teâlâ çocuklarınız arasında onları öpmekte bile adâletli olmanızı ister.”
(Hadîs-i Şerîf, Kenzü’l-Ummal)

“Kur’ân-ı Kerîm okuyunuz, çünkü o, kıyâmet gününde okuyucularına şefâatçi olacaktır.”
(Hadîs-i Şerîf, Sahîh-i Müslim)

“İlm(-i hâlini) öğrenmek (erkek-kadın) her Müslüman üzerine farz(-ı ayn)dır.”
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i ibn-i Mâce)

“Muhakkak insanlardan bazıları, hayrın anahtarları ve şerrin kilitleridir. İnsanlardan bazıları da şerrin anahtarları, hayrın kilitleridir.”
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i İbn-i Mâce)

“Sana şüphe veren şeyleri terk et, şüphe vermeyen şeyleri yap. Zirâ doğruluk (kalbleri) sükûnete kavuşturur, yalancılık ise şüpheye düşürür.”
(Hadîs-i şerîf, Sünen-i Tirmizî)

"Çok ayıplayan, çok lânet eden, çirkin söz söyleyen ve hayâsız kimse (kâmil) mü'min olamaz."
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Tirmizî)

"Kim ana babasının veyâ onlardan birinin kabrini her Cumâ günü bir defa ziyaret ederse günahları bağışlanır ve ana babasına iyilik yapanlardan yazılır."
(Hadîs-i Şerîf, Feyzu'l-Kadîr)

"Çoğu sarhoş eden şeyin azı da haramdır."
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Tirmizî)

"Her peygamberin Allâhü Teâlâ'dan bir dileği vardı, onu diledi ve Allah katında icâbet ve kabûl olundu. Fakat ben duâmı kıyamet gününde ümmetime şefâat etmek için saklıyorum."
(Hadîs-i Şerîf, Müttefekun aleyh)

"Rızık ve ihtiyaçlarınızı karşılamaya sabah erken başlayınız. Zîrâ sabah erken başlamakta bereket ve muvaffakiyet vardır."
(Hadîs-i Şerîf, Suyûtî, el-câmiu's-Sâğîr)

'İlmin kaldırılması, cehâletin kökleşmesi, şarabın içilmesi, zinânın çoğalması kıyâmet alâmetlerindendir."
(Hadîs-i Şerîf, Müttefekun aleyh)

"Fakirler, zenginlerden (âhiret günü ile) yarım gün, yani beşyüz yıl evvel cennete girecekler."
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Tirmizî)

"En fazîletli sadaka bir müslümanın ilim öğrenmesi, sonra da onu müslüman kardeşine öğretmesidir."
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i İbn-i Mâce)

"İnsanlardan Allâhü Teâlâ'ya (onun rahmetine) en yakın olanı onlara (karşılaştıklarına) selâmla başlayan kimsedir."
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Ebû Dâvûd)

"Günahtan tevbe eden, hiç günah işlememiş gibidir."
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i ibn-i Mâce)

"Çocuklarınızı üç hasletle terbiye ediniz, yetiştiriniz. Peygamberinizi sevmek, onun Ehl-i beytini sevmek ve Kurân-ı Kerîm okumak. Çünkü Kur'ân-ı Kerîm'i öğrenen, öğreten ve amel edenler hiçbir gölgenin bulunmadığı günde peygamberleri ve güzîde kullarıyla berâber Allah'ın gölgesindedirler."
(Hadîs-i Şerif, Feyzu'l-Kadîr)

"Bir müslüman, sevâbını Allâh'tan ümîd ederek âilesine (onların ihtiyaçlarına) harcarsa, bu harcama onun için sadaka olur."
(Hadîs-i Şerîf, Müttefekun aleyh)

Hz. Enes bin Mâlik (r.a.) dedi ki: "Vallâhi Resûlullâh'a dokuz sene hizmette bulundum. Yaptığım bir şey için: Niçin şöyle şöyle yaptın? Yâhut yapmadığım bir şey için: Şöyle şöyle yapsaydın ya! dediğini bilmiyorum."
(Hadîs-i Şerîf, Sahîh-i Müslim)

"Yâ Resûlallah, müşriklere lânet etseniz," denildiği zaman Resûlullah (s.a.v.) "Ben lânet edici olarak gönderilmedim. Ben ancak rahmet olarak gönderildim." buyurdular. (Hadîs-i Şerîf, Sahîh-i Müslim)

"Sizin en hayırlınız, kadınlarına karşı en hayırlı olanlarınızdır."
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Ibn-i Mâce)

"Bir kimse bir ağaç diker de o ağaç yetişip olgunlaşırsa, Allâhü Teâlâ o ağaç sebebiyle o kimse için cennette bir ağaç diktirir."
(Hadîs-i Şerif, Kenzü'l-Ummâl)

"Ümmetimin en hayırlıları benim içinde bulunduğum asır; ashabımın asrıdır. Sonra, (onların peşinden gelenler) tâbiîn, sonra da (onların peşinden gelenler) tebe-i tâbiîndir..."
(Hadîs-i Şerîf, Müttefekun aleyh)

"İyiliği yap, kötülükten de sakın. Yanlarından kalktığında, halkın senin hakkında söylemelerinden hoşlanacağın şeyleri gözet ve onları yerine getir. Yanlarından kalktığında halkın senin hakkında söylemelerinden hoşlanmayacağın şeylere ise, dikkat et ve onları yapmaktan da sakın. "
(Hadis-i Şerif)

"Rıfk (nezâket), her şeyi güzelleştirip nezâketsizlik her şeyi çirkinleştirir." (Hadîs-i Şerif, Sahîh-i Müslim)

"Kim abdestinin sonunda bir kere -İnnâ enzelnâhü fî leyleti'l-kadr-(sûresin)i okursa sıddîklardan olur. İki kere okursa şehîdler dîvânına yazılır. Üç kere okursa Allâhü Teâlâ peygamberler topluluğu ile beraber haşreder."
(Hadîs-i Şerif, Deylemî, Müsnedü'l-Firdevs)

Devamı 0 Yorum Yapılmıştır

ÖZLÜ SÖZLER-3


Ehl-i irfân arasında aradım kıldım taleb
Her hüner makbûl imiş illâ edeb illâ edeb
(La Edrî)

Marifetullah ehlinin ilk makamı edeptir.
(Hacı Bektaş-ı Velî)

Haram kazanç kapıdan girdi mi hak pencereden çıkar.
(Süfyan-ı Sevri)

Bir insanı kalben yaralamak onu fiziken yaralamaktan daha ağırdır.
(Hacı Bektaş-ı Velî)

İnsanlara iyilikte bulun ki onların kalplerini kendine bağlayasın.
İhsan çok defa insanları kul eder.
(Mevlâna)

Gönül ovasına adım atmak gerekir. Çünkü toprak ovada ferahlık yoktur.
(Mevlâna)

Eyâ gâfil aç gözünü bir bak bu dünya hâline
Hiç kimse geldi mi bunda düşmedi ecel eline.
(Eşrefoğlu Rumî)

Ahlakı kötü insanlarla arkadaşlık kurma ki, onlar günah işlemeye
seni yöneltmesinler.
(Ebu Hanife)

Ey şehid oğlu şehid, isteme benden makber,
Sana ağuşunu açmış duruyor, Peygamber.
(Mehmet Akif Ersoy)

Sıradan otlar iki ayda yetişir.
Fakat kırmızı gül ancak bir yılda yetişir.
(Mevlâna)

Ne irfandır veren ahlaka yükseklik, ne vicdandır.
Fazilet hissi insanlarda, Allah korkusundandır.
(Mehmet Akif Ersoy)

Tövbe yâ rab, hata râhına gittiklerime
Bilüp ettiklerime, bilmeyüp ettiklerime.
(Şeyh Galip)

Âlim ile sohbet etmek lâl ü mercân incidir,
Câhil ile sohbet etmek günde bin can incitir.
(Lâedrî)

Okunacak en büyük kitap insandır.
(Hacı Bektaş-ı Velî)

Zafer, zafer benimdir diyebilenindir.
Başarı, başaracağım diye başlayıp başaranındır.
(Atatürk)

Ölüm güzel şey, budur perde ardından haber…
Hiç güzel olmasaydı, ölür müydü Peygamber?
(Necip Fazıl Kısakürek)

İnsaf et, saman çöpü bile rüzgar esmedikçe hareket etmez ise
koskoca dünya bir güç olmadan kendi kendine nasıl hareket
eder?
(Mevlâna)

Başkasının sırrına ermek isteyen hırsızdır. (Molla Cami)

Kanaat gibi hazine, terbiye gibi asalet, ilim gibi şeref olmaz.
(Sadi Şirazî)

Dinle sana bir nasihat edeyim
Hatırdan gönülden geçici olma
Yiğidin başına bir hal gelirse
Bunu yad ellere açıcı olma
(Pir Sultan Abdal)

Gam yükü ilacı olmayan öldürücü bir zehirdir.
(İmam Şafii)

Sormaz ki bilsin, sorsa bilirdi; bilmez ki sorsun, bilse sorardı.
(Sadi Şirazî)

Ömrüm geçti yazık ki geç uyandım,
Bu dünya bana ebedi sandım.
(Yunus Emre)

Kalpten çıkan söz kalbe tesir eder.
(Molla Cami)

Seçme hürriyetimizin sınırsız olduğu tek dünya, kitaplar
dünyasıdır.
(Cemil Meriç)

Allah’tan sakınan kişi ilmi kadar söz söyler.
(İmam Rabbani)

İnsanların en bilgisizi başkalarındaki şüphe uğruna kendisindeki
bilgiyi terk edendir.
(Ataullah İskenderi)

İnsana sadakat yaraşır görse de ikrah
Yardımcısıdır doğruların Hazret-i Allah
(Ziya Paşa)

Devamı 0 Yorum Yapılmıştır

İÇKİ



“Şeytan, içki ve kumarla, ancak aranıza düşmanlık ve kin sokmak;
sizi Allah’ı anmaktan ve namazdan alıkoymak ister. Artık
vazgeçiyor musunuz?” (Mâide, 5/91).

İçkinin insanlar arasında kin ve düşmanlığı yeşerttiğine, etrafta
duyulan ve görülen olaylardan şahit olmak mümkündür.
Pek çok aile yuvası içkiliyken yaşanan şiddet, kötü söz ve davranışlar
dolayısıyla yıkılmış, trafik kazalarının bir kısmı, içkiliyken
araba kullanmaktan dolayı gerçekleşmiş, bazen arkadaşlar
arasında yapılan tatlı sohbetler, alkol alımı dolayısıyla
kavga ve şiddetle neticelenmiştir.

Bunların yanında içkinin insana yaptığı en büyük kötülükler
arasında, kulu, Allah’ı anmaktan ve namazdan alıkoyması yer
almaktadır. Oysa, “Kalpler ancak Allah’ı anmakla huzur bulur.”
(Ra’d, 13/28).




Diyanet Takvimi 01.03.2011

Devamı 0 Yorum Yapılmıştır

El-MÜBDİ’



-Varlıkları ilk defa icat edip yaratan,
ölümden sonra tekrar
diriltip hayat verecek olan-

Melekleri, insanları, cinleri, hayvanları
ve bütün varlıkları yokiken var eden Allah’tır. Ölümden
sonra tekrar diriltip onlara hayat
verecek olan da O’dur.

“Onlar, Allah’ın başlangıçta
yaratmayı nasıl yaptığını,
sonra onu nasıl tekrarladığını
görmüyorlar mı? Şüphesiz
bu, Allah’a göre kolaydır.”
(Ankebût, 29/19)

Diyanet Takvimi 01.03.2011

Devamı 0 Yorum Yapılmıştır

Mü'min Nasıl Olmalı




Fazilet Takvimi

Devamı 0 Yorum Yapılmıştır

Hz. Yahyâ ve İblis

Devamı 0 Yorum Yapılmıştır

El-MUHSÎ


-İnsanların inançlarını, söz,
fiil ve davranışlarını, olup biten
her şeyin miktarını bilen ve bunları koruyan-

Yüce Allah insanların bütün
yaptıklarını, söylediklerini görür
ve bilir. Kıyamet gününde bunları ortaya çıkartıp sorgulayacak
ve insanlara yaptıklarının
karşılığını verecek olan
O’dur.

“… Allah onları ilmiyle kuşatmış
ve tek tek saymıştır.
Onların her biri kıyamet günü O’na tek başına gelecektir.”
(Meryem, 19/94-95)


Diyanet Takvimi 28.02.2011

Devamı 0 Yorum Yapılmıştır

El-HAMÎD



-Övgüye çokça layık olan-

Bütün varlıkları en mükemmel
şekilde yaratan, varlık
âlemini düzenleyen ve bu
düzeni devam ettiren Yüce
Allah, övgüye en çok layık
olandır.

“… Şüphesiz Allah, her
bakımdan sınırsız zengin
olandır, övülmeye layık
olandır.” (Lokmân, 31/26)




Diyanet Takvimi 27.02.2011

Devamı 0 Yorum Yapılmıştır

Ahmet Yesevî



Türk tasavvuf geleneğinin hareket noktası "Pîr-i Türkistan" Hoca Ahmet Yesevî, Güney Kazakistan'da Çimkent şehrine 7 km, bugün Türkistan adıyla tanınan Yesi şehrine 157 km uzaklıktaki Sayram kasabasında doğmuştur. Doğum yılı kesin olarak bilinmemektedir. 73 yıl yaşadığı ve 1166 yılında vefat ettiği şeklindeki yaygın görüş ışığında, 1093 yılında doğduğu ortaya çıkar. Babası Sayram'ın ünlü bilginlerinden İbrahim Şeyh, annesi ise Kara Saç Ana'dır. Halkın inanışı, İbrahim Şeyh'in soyunu Hz. Ali'nin oğullarından Muhammed el-Hanefî'ye çıkarır.

Ahmet Yesevî, ilk öğrenimini yedi yaşında iken kaybettiği babası İbrahim Şeyh'ten alır. Babasının vefatından sonra ise, onun eğitimini menkıbelerin Hz. Peygamber'in talimatıyla bu iş için görevlendirildiğini söyledikleri Şeyh Arslan Baba üstlenir ve Ahmet Yesevî'nin manevî babası olur. Arslan Baba'dan tasavvufla ilgili ilk bilgileri alan Ahmet Yesevî, onun vefatından sonra yine onun önceden verdiği işarete uyarak dönemin ilim ve irfan merkezi olan Buhâra'ya gider.

Ahmet Yesevî, muhtemelen 27 yaşlarında iken, Buhâra'da, devrin önde gelen mutasavvıf ve bilginlerinden olan Şeyh Yûsuf Hemedânî'nin öğrencisi ve müridi olur. Yûsuf Hemedânî, eğer deyim yerinde ise, "gezginci bir şeyh"tir. O, çoğunlukla Buhâra'da ikamet etmekle beraber Mevr, Semerkanî, Herat gibi önemli merkezleri dolaşarak halkı Allah yolunda hizmete çağırır, dinî açıdan aydınlatır ve özellikle dînin özünün ve temel amacının, insanın ahlâkî açıdan olgunlaşması olduğunu söylerdi .

İşte Ahmet Yesevî de hocası Yûsuf Hemedânî'den dinî ve tasavvufî bilgileri onunla birlikte gezerek, görerek ve yaşayarak öğrenmiş ve öğrendiklerini de yalnız Türkistan'a değil, bütün Türk dünyasına güzel, sâde ve saf Türkçesiyle vermiş ve öğretmiştir. Nitekim o, şeyhi Yûsuf Hemedânî'nin vefatından sonra onun dergâhında halîfelik postuna oturmuş ve bir süre Buhâra'da Şeyhinin görevlerini üstlenmiştir. Daha sonra Yesî'ye dönen Ahmet Yesevî, vefat tarihi olan 1156 yılına kadar burayı merkez edinmiştir.

Yesî, artık Hoca Ahmet Yesevî'nin görüşleri ve eğitimiyle aydınlanan hareketli bir kent haline gelmiştir. Çünkü Türkistan'ın hemen hemen her yerinden öğrenci gelmiş ve Hoca Ahmet Yesevî'nin irşad halkasına girmişlerdir. Yesevî ocağında öğrenimlerini tamamlayan genç-yaşlı Yesevi müritleri, Türkistan'dan Balkanlara kadar uzanan bütün Türk yurtlarında Hoca Ahmet Yesevî'nin saf ve sâde Türkçe ile söylenmiş "hikmet"lerini terennüm ettiler ve eski Türk inanışlarının kalıntılarını İslâmiyet'le uzlaştırmaya çalışan ve dolayısıyla kitabî dinin emirlerini tam olarak yerime getiremeyen henüz Müslüman olmuş insanlara İslâm'ın sıcak, samimî, hoşgörü, tanrı ve insan sevgisine dayalı gerçek güzel yüzünü tanıttılar. Böylece Hoca Ahmet Yesevî'nin dînin özünü tam olarak yakalamış aydınlık görüşleri, çok kısa sürede , bütün Türk illerine yayıldı.

Hoca Ahmet Yesevî, içinde yaşadığı dönemin Türk toplumunun bozkırlarda at koşturan yarı göçebe insanlar olduklarını; kadın-erkek, yaşlı genç hareketli ve kendi gelenek ve göreneklerini diri tutma yolunda başarılı ve mücadeleli bir hayatın içinde olduklarını çok iyi biliyordu. Bu insanlara o, kılı kırk yaran fıkıh kuralları içinde ve Arap Acem kültür çevresinin etkileriyle boğulmuş karma karışık bir İslâm yerine, samimî ve sarsılmaz bir îman anlayışım telkîn eden dinî ve ahlakî kuralları Arapça ve Farsçayı çok iyi bildiği halde; kendi dilleriyle ve onların seviyelerine uygun bir üslûpla sunmanın başarısının temeli olacağımı görmüştür. Onun için de Türk boylarının halk edebiyatından alınmış şekillerle insanlar arasında, dostluğu, sevgiyi, dayanışmayı, dünyayı Tanrı ve insan sevgisi ile kucaklamayı, yine Kur'an'dan aldığı ilhamla öğretti.


"Onur GÜRMAN'ın Türkler adlı programından alınmıştır"
Programı İndirmek İçin Tıkla

Devamı 0 Yorum Yapılmıştır

AHDE VEFA


Ahde vefa; özü ve sözü bir olmak, verdiği sözde durmaktır.

İnsanlar karşılıklı olarak birbirlerinden sadakat ve güven bekler.
Beklentiler sonuç vermediği zaman da büyük hayal kırıklıkları
ve üzüntüler baş gösterir.

Günümüzde, genellikle verilen sözlerin yerine getirilmediğine,
antlaşmalara uyulmadığına maalesef hepimiz şahit
olmaktayız. Birbirine güveni kalmamış insanlardan oluşan
toplumlarda her gün kavga ve şiddet, sinir ve stres giderek
artmaktadır. Kur’an-ı Kerimde Allah Teâla: “..verdiğiniz sözü
yerine getirin. Çünkü verilen söz sorumluluğu gerektirir.” (İsrâ,
17/34) buyurmaktadır.

Müslüman insan sözüne ve özüne güvenilen, sorumluluğunun
bilincinde olan, ahde vefa gösterendir.

Diyanet Takvimi 26.02.2011


 Abdülkadir Geylani Hazretleri
Fazilet Takvimi

Devamı 0 Yorum Yapılmıştır

El- VELÎ



-Dost, görüp gözeten, seven,
yardım eden, destek
veren-

Allah; mü'min ve sâlih
kullarının dostudur,onları
gözetip koruyan ve onlara
işlerinde yardımcı olandır.

“Allah, iman edenlerin
dostudur. Onları karanlıklardan
aydınlığa çıkarır.”

(Bakara, 2/257)


Diyanet Takvimi 26.02.2011

Devamı 0 Yorum Yapılmıştır

Grup Dergah - Pervaneler

Devamı 0 Yorum Yapılmıştır

El-METÎN



-Çok güçlü, çok sağlam-

Yüce Allah’ın her şeye gücü
yeter. O’nun acizliği, yılması,
gevşemesi asla söz
konusu değildir. O’nun gücüne
ve yaptığı işlere hiçbir
varlığın gücü yetmez.

“Şüphesiz Allah rızık verendir,
güçlüdür, çok kuvvetlidir.”
(Zâriyât, 51/58)




Diyanet Takvimi 25.02.2011

Devamı 0 Yorum Yapılmıştır

BEDEN TEMİZLİĞİ (GUSÜL)



Boy abdesti de denen Gusül; bütün vücudun temiz su ile yıkanması
şeklinde yapılan hükmî temizliktir. Kur’an-ı Kerim’de,
“eğer cünüp iseniz, iyice temizlenin (yıkanın)” buyurulmaktadır.
(Nisâ, 4/43; Mâide, 5/6).

Gusletmek isteyen kimse önce besmele çekerek niyet eder. Ellerini
yıkar, vücudunda bir necaset var ise onu temizler, avret
yerlerini yıkar. Sonra sağ eli ile üç defa ağzına su vererek iyice
çalkar, daha sonra üç defa burnuna su çekerek temizler ve namaz
abdesti gibi abdest alır. Sonra da, hiç kuru yer kalmamasına
dikkat ederek bütün vücudunu yıkar. Nihayet ayaklarını
yıkayarak guslünü tamamlar.





Diyanet Takvimi 25.02.2011

Devamı 0 Yorum Yapılmıştır

Süfyan Sevri


SÜFYAN BİN SAÎD BİN MESRUK, muhaddis müfessir, fakîh ve zahid. Hasan Basrî, Malik bin Dînar, Ebü Haşim Sufî ve Rabia Adeviye ile çağdaş.

Nesebi Sevr bin Abd Menaf vasıtasıyla Adnanilere ulaşır. Emevî halifesi Süleyman bin Abdülmelik devrinde (4.95/M.713) Irak'ta Küfe yakınında Esir denilen yerde doğdu.

Babası Saîd bin Mesruk, Küfe'nin meşhur muhaddislerinden ve İbn Maîn, Ebu Hatim el Iclî, Nesaî, İbn Hibban ile İbn Medînî'nin sika ravilerinden. Annesi Tabakat kitaplarında adı geçen zühd ve vera sahibi saliha bir hatun.

Süfyan Sevrî'nin yetiştiği dönemde memleketi Küfe, şer'i ilimlerin önemli merkezlerinden biriydi. Babasının ilim ehlinden olması Süfyan'ın ilim yoluna girmesini kolaylaştırdı. Kendisi şöyle anlatıyor: "Kalbimde herhangi bir niyet taşımadığını halde adet kabilinden ilme başladım. Fakat sonra Cenab-ı Hakk bana ilimle rıza-i Barî'yi kazanma azim ve niyeti lütfetti."

* * *

Hadis ilminde "Emiru'l-müminîn" sıfatına hak kazanacak bir seviyeye ulaştı. Kuvvetli hafızası sayesinde hadisleri yazarak değil, ezberden naklederdi. Asrındaki müfessirlerin büyüklerindendi.Kurân ilimlere dair geniş bilgi sahibiydi. Günümüze kadar ulaşabilmiş bir tefsin vardır.(1)

Fıkıh ilminde de ictihad ve rey sahibiydi. Hicrî V. Asr'a kadar fıkhî görüşü ve fetvalarıyla amel edilmiş, fıkhına tabi olanlara Sevrî denilmişti. Nitekim Cüneyd el-Bağdadî, Hamdun el-Kassar onun fıkhıyla amel eden ünlü süfilerdir.

Hayatının büyük bir kısmı memleketi Küfe'de geçti. Abbasî halifesi Ebü Cafer zamanında kadı tayin edilmek istenen Ebü Hanîfe, Mısar bin Kudam ve Şüreyk'in dördüncüsüydü. Kaçarak bir gemiye sığındı ve kadılıktan kurtuldu. Bilahare, önce Medîne'ye sonra Mekke'ye hicret etti. Vefatına yakın Basra'ya göçtü ve orada vefat etti.(H.161/m.777)

Süfyan Sevrî, maîşet, temini için ticaretle de meşgul olmuş, fakat zamanının ekserisini ilim neşrine ayırmıştır. İmam Malik, Şube, Yahya bin Şad el-Kattan, el-Evzaî, Abdullah bin Mübarek ve Süfyan bin Uyeyne onun talebeleri arasındadır.

İlim ve hadis tahsilini edeb şartına bağlamış ve şöyle buyurmuştu: "İlim ve hadis öğrenmek isteyen önce edeb öğrensin. Bu edeple yirmi yıl amel etsin ki, ilim tahsiline layık olsun. Alimler bozulunca onları kim düzeltecek. Onların bozulmalarının sebebi de gönüllerinin dünyaya meylidir."

"İlim için gerekli şart onu bulma yollarım öğrenmektir. İlmi elde edince amel, sonra sorulana cevap, ihlas ve sükut, ilim adamları tam ihlas sahibi olsalardı bildikleriyle amel etmekten daha kıymetli bir şeyin bulunmadığını anlarlardı."

Buyurdu:

" İnsanların en azizi şu beş sınıftır:

1-Zahid alim, 2-Süfî fakîh, 3-Mütevazi zengin, 4-Hazret-i Peygamber neslinden gelen şerif."

Asrındaki müfessirlerin büyüklerindendi.

Kur'an ilimlerine dair geniş bilgi sahibiydi. Günümüze kadar ulaşabilmiş bir tefsiri vardır.

O'na göre zühd, dünyaya karşı zahid olmak kanaat ve kasr-ı emel sahibi bulunmaktır.

Sordular:

-Rasûlullah'ın "Allah, eti çok olan aileye buğz eder." hadis-i şerifinden maksad nedir? Cevap verdi:

-Halkı gıybet ederek etlerini yiyenlerdir.

Hastalanmıştı. Hastalığının emareleri doktora anlatılınca doktor:

-Korku bu zatın ciğerlerini parçalamış, dedi. Nabzını eline alınca Hıristiyan doktor:

-Hanifler arasında böyle birinin bulunabileceğini bilmiyordum, dedi ve müslüman oldu,

Hasan Basrî ve Malik bin Dînar gibi yünden yapılmış elbiseler giyerdi. Fakat onun zahidlik anlayışı kuru ekmek yemek ve aba giymekten ibaret değildi. Ona göre zühd, dünyaya karşı zahid olmak, kanaat ve kasr-ı emel sahibi bulunmak!.

* * *

Ölüm ve ahiret hazırlığı hakkında şöyle derdi:

"Bir yerde kalabalık toplansa da bir tellal çıkıp: "Bugün akşama kadar yaşayacağım, diyebilen ayağa kalksın!" dese bir tek kişi bile ayağa kalkamaz. Hayret edilecek şeydir ki, aynı insanlara "İçinizden ölüme hazırlık yapmış olanlar ayağa kalksın!" denilse yine bir tek kişi bile kalkamaz." Kendisi müridlerinden birisi sefere çıkacak olsa ona: "Eğer gittiğin yerlerde satılık ölüm bulursan benim için de al!" diye ısmarlardı.

Son hastalığında bir namaz için altmış defa teharet yapmış ve:

"Bütün bunlar emr-i Hakk geldiğinde temiz olmak içindir." demişti.

Şöyle derdi:

"Her şeyin cezası vardır. Arife verilecek ceza da zikirden kesilmektedir. Çünkü sevgiliye anıp hatırlayamamak aşık için en büyük cezadır."

* * *

Hatem Asam'a şöyle demişti:

"Şu dört şey, şu dört şeyi görmemektendir:

1-Halkı kınamak kaza ve kaderi görmemekten,

2-Müslümanlara hased etmek kısmeti görmemekten,

3-Haram ve helal oluşu şüpheli mal biriktirmek kıyametteki hesabı görmemekten,

4-Allah'ın tehdidinden emin olmak, vaadinden ümit var olmamak Allah'ın ayetlerin! görmemektendir.

* * *

Zamanın fitnelerinden korunmak için, halka şöyle nasihat ederdi: "Halkın arasına fazla karışmayın, uzleti ihtiyar edin. Eskiden insanların birbirleriyle karşılaşıp görüşmeleri birbirlerine fayda sağlardı. Şimdi ise öyle değil. Bu yüzden uzleti ihtiyar edin."

Buyurdu:

"Sultana karşı emr-i bilmarüf vazifesini ancak sözünü bilen, şefkatle konuşan alim ve muttakî kimseler yapabilir."

Kendisine verilen hiçbir şeyi almaz, geri çevirir, şöyle derdi;

"Verdikleri şeye karşılık bana üstünlük taslamaya kalkışacaklar. Böyle olmayacağım bilsem alırım." Bu yüzden kimseden bir şey istemez, borç bile almazdı. Şöyle derdi: "İnsanlar istenen borcu gizli tutmazlar. Gece alsan sabahı zor ederler ve hemen: Süfyan geldi, akşam benden borç aldı, diye yaymaya başlarlar. Bu yüzden uyuduğun ve uyandığın zaman ne alacağın ne de vereceğin olsun."

"Sultanların kapışma sığınan alim vurguncu, zenginlerin kapısında dolaşan ilim ehli riyakardır." derdi.

* * *

Mütevaziydi O'nun meclisinde fukara, ümera kadar itibar ve izzet görürdü. İbadetine mağrur olanlardan hoşlanmaz ve şöyle derdi:

"İbadet eden kişi, İbadetine bakarak kendisini kardeşinden üstün görürse yaptığı ibadetler hiç olur. Halbuki görünüşte ibadeti az olan kardeşi, belki harama karşı kendisinden daha dikkatlidir."

İlimle irfanı birleştirmiş bir mana eriydi.

-Rahmetullahi aleyh


KAYNAKLAR: 1) Tefsiru Süfyan Sevri, imtiyaz Ali Arşî Neşri, Lübnan, 1983, Darül-kütübü'l-ilmiyye.
İbn Sa'd, VI /371; Hılyetü'l-evliya, Vll/356; Sıfatu's-Safve, 111/147; el-Kevakibü'd-dürriye, 1/115; Tarih Bağdad, IV/1S1; et-Tabakatu'l-kübra (Şaranî), I/40-43; Abdülhalim Mahmud, Süfyanes-Şerri, Kahire, 1981; el-Beyanünî Dr. Muhammed Ebu'l-feth, el-İmam Süfyan es-Şerri, Kahire, 1983


Altınoluk Dergisi
Prof. Dr. Hasan Kâmil Yılmaz
1986 - Temmuz, Sayı: 005, Sayfa: 022

Devamı 0 Yorum Yapılmıştır

Cemal Kuru - Aman Çeşme

Devamı 0 Yorum Yapılmıştır

Mayalı Poğaça









Fazilet Takvimi

Devamı 0 Yorum Yapılmıştır

El-KAVÎ


-Çok güçlü ve kuvvetli-

Allah her şeye kadirdir,
O’nun acizliği asla söz konusu
değildir. O’nun gücünün
yetmediği hiçbir şey
yoktur. Varlıkların en güçlüsü
Allah’tır.

“… Şüphesiz Allah kuvvetlidir,
mutlak güç sahibidir.”

(Hadîd, 57/25)





Diyanet Takvimi 24.02.2011

Devamı 0 Yorum Yapılmıştır

Design by radyo